Bir Ulu Devlet
Türk devleti milletini koruyan şefkatli bir babadır. Devlet, ailenin genişlemesinden ibarettir. Bu yüzden hükümdar ile halk, baba ile evlat gibidir. Devletin temeli ise millete hizmet ve adalettir. Türk devletlerinde iktidarda kalmak millete hizmet ve töreye sadakatle mümkündür. Devlet töreye göre kurulmuş bir kurum olup, hayata eşdeğer kutsal bir varlıktır. Nesiller gelir geçer, ama devlet hep var olur. Çünkü atalarımıza göre töre her şeydir ve töre devletsiz yürürlüğe girmez. Bu yüzden Türk töresinin yaşayabilmesi uğruna devlete kutsiyet izafe etmişlerdir. Devletin kutsallığı töreyi yaşanabilir kılmasından ileri gelir. Bundan dolayıdır ki bütün Türk devletleri töre esaslı kurulmuş devletlerdir. Devlet başkanlarının ve tüm yöneticilerin töreye uyması ve devletle bütünleşmesi zorunludur. Sonuç olarak Türk asla devletsiz, bayraksız ve hürriyetsiz olmaz.
Türkler için özgür yaşadıkları ve hükümranlık haklarını tam olarak kullandıkları sınırlarla ayrılan topraklara “yurt” denir. Devletin sahip olduğu ve halkın üzerinde yaşadığı topraklar ülkedir, vatandır.
Kutadgu Bilig’de “Töre ile devlet büyür ve dünya düzene girer. Zorbalık ile devlet küçülür ve dünyanın düzeni bozulur,” şeklinde anlatılmaktadır. Türk geleneğinde devlet, “il/el” kelimesi ile ifade edilirdi. Türk inanışına göre kağan yönetme hakkını Göktanrı’dan alırdı. Devlet yönetimi kağan, ayuki (hükümet) ve kurultaydan oluşmaktaydı. Kağana devlet yönetiminde “hatun” adı verilen eşleri yardımcı olurdu. Devlet “ikili teşkilat” adı verilen bir teşkilatlanmayla “Doğu” ve “Batı” olmak üzere ikiye ayrılarak yönetilirdi. Her teşkilatın yazlık ve kışlık başkenti olurdu. [1]
Kağan; Türk milletine hizmet etmek, orduyu yönetmek, adaleti sağlamak, Türk boylarını toplamak, töreyi uygulamak, mahkemelere başkanlık etmek ve kurultayı toplantıya çağırmak gibi vazifeleri yerine getirmekle yükümlüydü. Hükümdarlar Tanrı adına tahtta oturduklarından halka her zaman adil davranmışlar, halkı Tanrı’nın emaneti olarak görmüşlerdir. Bu anlayış yeryüzündeki bütün insanlar için geçerlidir. Kağan, hâkimiyeti altına alarak yönettiği bütün insanları adaletli bir yönetim, refah, barış ve huzur ortamında yaşatmayı, vatan topraklarını korumayı ülkü edinmiş kişidir.
Hükümdarın ailesine ise “hanedan” denilmiştir. Egemenlik anlayışının bir sonucu olarak da hükümdarlık bir aile mirasıdır. Kaşgarlı Mahmud eserinde “Afrasyap oğullarına Han denir, Afrasyap ise Hakan’dır,” diyerek “Han” ve “Hakan” farkını belirtmiştir.
Türklerde önemli kararlar toyda (kurultay) alınırdı. Toy her zaman toplanamadığından, toy kararlarının düzenli olarak uygulanabilmesi için “Ayukı” adı verilen bir hükümet ve bakanlar kurulu oluşturulmuştur.
Devletin her türlü meselelerinin görüşüldüğü yer ise kurultay yani “toy”dur. Keneş veya Kengeş Meclisi olarak da geçer. Töre kararlarını değiştirebilmek, töreye kurallar eklemek, hakana danışmalık yapmak, hakanı tahta oturtmak veya gerektiğinde tahttan indirmek Kengeş Meclisi’nin yetkileri arasındaydı.
Tarihte kurulan bütün Türk devletleri Kengeş Meclisi’nde boy birliğinin sağlanmasıyla kurulmuştur. Kengeş Meclisi’ne hâkim olan kavim ise beş ana Türk oymağının ata kavmi olan Kençeklerdir. Büyük Türk Birlikleri her zaman Türk Sır Budunu olan ve beş ana Türk kavminin hem atası hem devamı olan Kençekler tarafından kurulmuştur. Türk Sır Budunu, Türk Sir Budunu yani Türk Birleşik Milletleri olarak da bilinir. Bütün Türk boylarının içerisine dağılmış durumdadırlar.
Göktürkler döneminde Kengeş Meclisi Talas Kençek’te toplanırdı. Talas Kençek ülkenin ikinci yani kışlık başkenti idi. Hükümdarın ailesi, ataları, şehzadeleri, büyük boyların ileri gelenleri orda yaşarlardı. İkinci büyük ordu orada bulunurdu. Bu yüzden Kençekler, hanedan soyunun oluşturduğu bir ata kavim olmuşlardır. Türk Sır Budunu, diğer bir deyişle Türk Sir Budunu veya Türk Birleşik Milleti olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Aslında Kengeş Meclisi’ni oluşturan kurultay ve toy heyeti ile onların soylarının oluşturduğu tüm Türk boylarının karması bir soy da diyebiliriz. Aşina yani “Kurt” hanedanı ve bu hanedana yönetim yetkisini veren “Aşite” yani “Aslan” hanedanı Kençek kavmini yöneten iki yönetici hanedandır.
Kendilerine yapılan büyük saldırılardan dolayı bazı dönemlerde isim değişikliğine gitmişlerdir. Kençeklerin tarihte kullandıkları isimler şunlardır:
Kas, Karakas, Kenger, Ganzag, Gandsak, Kanglı, Kangyu, Kençek, Kangar, Kaşgar, Kenzek, Kanzak, Kence, Gence, Gancak, Güncek, Gencek.
Kas; Sümerler öncesi Anav kültürü dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Kenger; Sümer dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Karakas; Babil dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Ganzag; Turukku dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Gandsak; İskit/Saka dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Kanglı; Hun dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Kençek; Göktürk dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Kangar/Kangyu; II. Göktürk dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Kaşgar; Uygur, Karluk, Gazneliler ve Karahanlılar dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Kenzek; Part ve İran dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Kanzak; Hazar dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Gancak; Selçuklu dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Gence; Kafkasya Türk Birliği’nin adıdır.
Güncek/Yörük/Türkmen; Osmanlı dönemi Türk Birliği’nin adıdır.
Gencek ise Türk Birliği’ni tekrar kuracak olan tohumdur. Filizlenmiş, başaklanmış, meyvesi olgundur.
Anadolu ve Kafkasya’da Gencek, İran’da Gancak, Asya’da Kençek, Moğol’da Gençik, Hindistan’da Kenceh olarak okunabilir.
Kençekler; kan birliğinin kurulduğu ve Türk boylarının zor durumda olduğu zamanlarda, boyların ata kavimlerin etrafında tekrar toplanmasıyla beliren ve hâkim güç olarak tekrar görünen bir federasyon, Türk boylarının birlikteliğinden oluşan bir topluluk, Hakan ataları, aileleri ve şehzadelerin yaşadığı kentlerde yaşamış ve kan bağlarından oluşmuş karma bir cemaattir. Bu yüzden Osmanlı kayıtlarında Kayı boyuna bağlı Yörük Cemaatleri arasında anılmaktadır. Daha da önemlisi Selçuklu Devleti’ni kuran Kınık boyunun tam adı Kangar Kınık’tır. Kangarlı Kınık Beyi Tuğrul şeklinde geçmektedir. Kayı boyunun eski adı ise Kai Kanly’dır. Kanglı kabilesi, Avrupa Hunları döneminde Avrupa’da Kai-Kanly Kaitags olarak da bilinir.
Tarihimizde, her ne kadar hanedan kavgalarından dolayı devletler yıkılıyor, sonra yenisi kuruluyor şeklinde görünse de Türk’ün töresi de devleti de bakidir. Kurulan bütün devletler bir öncekinin devamı niteliğinde olup, aynı hanedan tarafından yani Kençeklerden oluşan Aşite (Aslan) Hanedanı tarafından kurulmuşlardır. Zaten bu devletlerin büyük çoğunluğunun bayrak veya flamalarında aslan motifi kullanılmıştır. Dış güçlerin her zaman ilk hedefleri, devleti yöneten kurt yani Aşina hanedanı ile, devleti kuran aslan yani Aşite hanedanı arasını açmaya çalışmak olmuştur. İktidar sahibi olan, devlet yöneten yani kurt olan Kayılardır. Devlet sahibi olan, devlet kuran Aslan ise Sakaların da atası olan Kençeklerdir. Yani Kençekler, devlet kurup devlet yıkan Türk Sır Budunu’dur. Kayılar 24 Oğuz boyuna hükmedip “Han”, “Hakan” yani “Kağan” olurken; Kençekler 24 Türk budununa hükmedip “San”, “Kan”, “Saq” yani “Ata, Baş, Lider, Atasagun” olmuşlardır. Toroslardaki Yörüklere işaret eden Mustafa Kemal’e “Atatürk” unvanını kimin verdiği, Anıtkabir’e 16 adet aslan mührünü kimlerin vurduğu anlaşılmıştır umarım.
Bu yüzden kurulan bütün Türk devletleri birbirinin devamıdır. Yani esasen yalnızca bir tane Türk devleti vardır. Zaten Türk’ün bir manası da yalnızca bir Tengri’ye (Allah’a) inanan demektir. Bir olan Tengri’ye (Allah’a) inanın bir milletin hakanı da bir tane olur.
Kençek kışlık başkent, Kençek ordu şehri, Kençek Kengeş Meclisi’dir. Törede toy Kengeş’te toplanır. Kençekler sadece 24 Oğuz boyunun içerisine değil, 24 Türk budununun dahi içerisine dağılmışlardır. Bir Gagauzların, bir Karakalpakların, bir de Başkurtların dillerine bakın; Kençek dilini görürsünüz. Bir de kültürlerine bakın, Kençeklendiklerini ve “Atalarımız Kençek'ten, Sır Derya'dan geldi,” dediklerini görürsünüz.
Sadece 24 Oğuz boyuna takılı kalırsak, biri de Oğuzlar olan 24 Türk budunu bir araya getirmek nasıl mümkün olabilir!
Bir Aziz Millet
Türkler dünyanın en eski ve en büyük milletlerinden biridir. Bilinen ilk medeniyeti olan Sümer Devleti’ni kurmuşlar, dünyanın en eski dilini kullanan ilk medeniyetlerden biri olmuşlardır. Türkler; insanlığın ilk ortaya çıktığı Pasifik Denizi’ndeki Mu kıtasında ortaya çıkan ve 70 bin sene önce Maya namıyla çıkarak Asya’da Uygur, Hindistan’da Naga-Maya, Fırat Nehri deltasında Akad, Mezopotamya’da Sümer, Kızıldeniz’in batısında Mayu ve Etiyopi kıtasında Tamil namlarını almış Mu ülkesinin evlatlarıdır.[2]
Töreli ve nizamlı bir kavim olan Türkler, tarih boyunca yeryüzünden kötülüğü kaldırarak adaleti sağlamaya çalışan, bu yüzden hem Tevrat hem de Kur’an’da övülmüş, dünyanın dört bir yanına yayılmış bir millettir. Soyları insanlığın ikinci atası olan Hz. Nuh’un üç oğlundan biri Yafes’in oğlu Türk’e dayanan Türkler, teşkilatlı yapıları ile kıtalara hükmetmiş, milletleri idare etmiş özel bir millettir. Hem kurdukları devlet yapıları ve teşkilatları ile hem de oluşturdukları medeniyetler ile tüm dünyaya örnek olmuşlardır.
Devletlerarası ilişkilerde binlerce yıldır tutarlı bir tavır sergileyen Türk milleti, en gergin zamanlarda bile “elçilere zeval olmaz” diyerek esirlere zulmetmemiş, af dileyeni affetmiş, yüksek iradeli bir duruş sergilemiş aziz bir millettir. Türkler, kendilerini inandıkları dinin prensipleri ile hayatlarını şekillendiren bir ulustur. Bu yüzden Türk askeri han için değil, Hak için savaşır. Bu yüzden yatakta ölmeyi zillet, savaşta ölmeyi izzet kabul ederler. Emperyalist gayeler için değil, kurtarıcı olarak ülkeleri fethetmişlerdir. İnsanları hak ve hürriyetleri aziz tutan, kurtarıcı olarak beklenen bir millettir. Türkler, insanlığın huzuru için cihana hükmetmeye talip bir millettir. Türkler, saffet ve sadelikle tanınan, namuslu ve yüce bir millettir. Hiçbir milletin inancına saygısızlık etmeyen, ancak kendi değerlerine de yürekten bağlı bir kavimdir.
Türk milleti; Hz. Muhammed’in (s.a.v) bir kudsi hadiste “Benim Türk adını verdiğim ve şarkta iskân ettiğim bir ordum vardır. Bir kavme gazaplandığım zaman onları o kavmin üzerine salarım,” dediği, adaletin keskin kılıcı şanlı bir millettir. Türklerde kötülük damarı bulunmaz. Kötülüğün daima karşısında olurlar. Ahlakları, meziyetleri ve idealleri ile diğer milletlerden üstün olan, övülen bir millettir. İnançlarına ihlasla sahip çıkarlar. Bidat nedir bilmezler. Bu yüzden Allah, halis Türkleri “aziz” kılmıştır. Bu aziz millet her işini “kengeş” yani istişare ile yapmış, toplum iradesine önem vermiştir.
Kengeş Meclisi
Kengeş Meclisi, umumiyetle hükümdarın çağrısı üzerine, hükümdarın bulunmadığı zamanlarda ise kendiliğinden toplanan, atalardan, akil insanlardan oluşan bir danışma kuruludur. Kengeş, toy ya da kurultay denilen toplantılarda iç ve dış konuların tartışılmasına ve toplantılara verilen isimdir.[3]
Devlet işlerinin görüşülüp tartışıldığı, aynı zamanda yasama, yürütme ve yargı yetkisini kullanan meclistir. Kengeş yerinde ortaya bir tabut konur ki, alınan kararlara uymayan bedelini öder anlamındadır.
Türk töresine aykırı hareket eden şahısları yargılamak için hükümdarın daveti ile toplanmakta ve suçlu olanların cezalandırılmasına karar vermektedir. Devlet idaresinde Türk hükümdarının yetkisi sonsuz değildir. Aksine Kengeş Meclisi tarafından sınırlandırılmaktadır. Kengeş Meclisi, bugünkü anlamda yasama, yürütme ve yargı ile ilgili hususlarda hükümdara danışmanlık görevi yapmakta, ancak bazı hallerde yerine getirilmesi mecburi olan kararlar da almaktadır.[4] Yani Türk devletinde mutlak hükümdarlık yoktur.
Kengeş Meclisi, ünlü siyaset kitabımız Kutadgu Bilig’de de belirtildiği gibi, “anlayışlı, bilgili, akıllı ve hâkim” şahıslardan teşekkül etmekte ve üyeleri arasında “hükümdarın babası, hatunu, veziri, kardeş ve akrabaları, beyleri ve yakınları, aklı erenler vb. bulunmaktadır.[5] Ayrıca Kaynaklarda “Kengeş Beyi” olarak bilinen bazı isimlere de tesadüf etmekteyiz. Mesela İmir[6] halkından Kerüncek, Salur halkından Tabak (Budak Burka) ve yine Salur halkından Engeş’in oğlu Ötken ve onun oğlu Kul Sarı ile Arkıl Hoca gibi.
Kengeş Meclisi, herhangi bir sebepten dolayı, hükümdarlık makamının boşalması durumunda naip atamaya ve hükümdar seçmeye yetkilidir. Oğuz devlet adamlarının tayanç, kengeşçi ve tirgek (direk) denilen danışmanları vardı. Eski Türkçede kengeşmek, tartışmak, danışmak anlamına gelmekteydi. Bu Oğuz geleneği aksakallılar meclisi, ihtiyarlar heyeti, danışma meclisi gibi değişik adlarla günümüze kadar gelmiştir.
En üst kengeş heyetine ise halk arasında üçler, yediler, kırklar diye tabir edilen maneviyat büyüklerinin oluşturduğu bir heyet yön verir. Aşite mührünü taşıyan 16 kişiden oluşmakta olup, bunlara bağlı 40 kişi vardır. “Birler, üçler, beşler, yediler” diye bilinen kişilerin toplamı da 16’dır. Kırk kişilik grup ise abdallardan oluşur ve “kırklar” olarak tabir edilir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız ile bu on altı kişi temsil edilmiştir. O yıldızlar söylendiği gibi devlet sayısı değildir. Çünkü Türklerin tarihte kurmuş oldukları devlet sayısı 100’ün üzerindedir. İmparatorluk sayısı da 16’dan çoktur. Esasen sistem manevi âlemin sultanlarının yeryüzünde kurduğu bir sistemdir. Sistem düzgün işlediği sürece asla müdahale etmemişler, ne zaman ki sistem sekteye uğramış, o zaman ortaya çıkmışlardır. Sistemin sekteye uğraması ise sistem içerisinde ehil olmayan kişilere vazife verilmesinden kaynaklanmaktadır. Böyle durumda heyet manen yetiştirdikleri kişilerin olgunlaşacakları ana kadar ortaya çıkmamaktadır.
Her yıldız bir kişiyi temsil eder. Ana beyin bu 16 kişiden oluşur. Bunların tek gayesi, Türk adil hâkimiyeti ve Türk devletinin bekasıdır. Kainat durdukça Türk devletinin var olması yeminli sebepleridir. Bu kişiler zahirde bağımlı, batında ise bağımsızdırlar. Büyük ilim sahibi olan bu yapıya ulaşmak mümkün değildir. 15’i ölse kalan bir kişi yapıyı yenileyebilecek bilgiye sahiptir.[7]
Türk devletlerinin hanedan ailelerinin, beylerinin ve ulu bilgelerinin oluşturduğu bir kavim ise Kençekler / Gencekler’dir. Bünyesinde, Türk devletlerine danışmanlık eden ulu bilgeler, ulu atalar ve ak sakallı ihtiyarlar bulunduran bir kavimdir. Bu yüzden göğe ve yere verilen sırların kilitleri Türk Sir Budunu olan Kençeklerdedir. Kençekler, Türk devlet teşkilatlanmalarındaki merkez kuvvetin aynasıdır. Gök soylu ve gök ilmine sahip lider tabiatlı Kayılar(Kanglı Kayılar) ile yer soylu ve Türk soyunun kadim sırlarını gelecek kuşaklara aktaran yer ilmine sahip muhafızlardan oluşan Kınıklar, (Kangar Kınık) Kençekleri oluşturan iki yönetici hanedandırlar. Gencekler/Kençekler ise sadece Kayılar ile değil, diğer tüm Türk budun ve boylarıyla iç içe olmuştur. Bu yüzden Türk devletlerinin düşmanlarının en büyük gayesi bu iki Türk budununun arasını açmak olmuştur.
Kengeş Meclisi, bir Türk budununu oluşturan boylar arasında toplanabildiği gibi, örneğin Oğuz boyları arasında toplanabildiği gibi, 24 farklı Türk milletleri arasında da toplanabilir. Oğuz boyları seviyesinden Türk milletleri seviyesine çıkıldığında Türk Birleşik Devletleri meclisi hükmünde olur.
Kengeş Yeri: Kençek
Kençek, Ort Asya Türk tarihi boyunca ikinci ordugâh şehri, şehzade şehri, ata şehri olmuştur. Türk hakanlarının atalarının, şehzadelerinin, beylerinin yaşadığı bir şehir olduğu için, Kengeş Meclisleri çoğunlukla bu şehirde toplanmıştır. Çünkü Türk kültüründe atayı ayağa çağırmak ayıp bir durumdur. Kengeş yerinde (Kençek’te) toplanan Oğuz beyleri, özellikle güz kurultaylarından sonraki toy ve şölenlerinde, kendi mallarını yağmalatıp, halka dağıtılması için büyük bir sofra kurdukları ve bu sofraya “kençliyü” denildiği birçok kaynakta geçmektedir. Bugün bile Kırgızistan’daki Taraz ve Talas yakınındaki eski Kençek şehrine Kengeş denilmektedir. Bu kadim Türk geleneği, Moğollar döneminde bile devam etmiştir.
Özbekistan’ın Semerkant şehri şimalinde Taraz Kençek adında bir yer bulunmaktadır. Burada 1269 ilkbaharında Çağatay ve Ögeday oğulları arasında kengeş edilip yurt taksimatı yapılmıştır.[8]
Yusuf Avcu
Kutlu Birlik Kanı Gencek, Türk Sır Budunu Kençek
[1]Bahaddin Ögel, Türklerde Devlet Anlayışı, (İstanbul: Ötüken Yayınları, 2016), s.68-69.
[2] James Churcward Cononel, 4 Kıta, Mayatepek, 1936 Raporu.
[3] Ali Rıza Gönüllü; “Eski Türklerde Kengeş Meclisi”, Cilt XXXIV, Sayı 396, s. 239.
[4]Zeki Velidi Togan, s.19, 65; Ebü’l Gazi Bahadır Han, s.25; Kaşgarlı Mahmud, C. 3, s. 393.
[5] Yusuf Has Hacip, a.g.e., s. 240, 283.Ukuşluğ biliğlig bu öglüg bügü/Kingeşke tusulur angar ne tigü.
[6] İmir, aydınlık ile karanlığın birbirine karışması ve sis manasına gelen Kençekçe bir kelimedir. Gencek’te İmir Harmanı diye bilinen bir yer vardır.
[7] Oktan Keleş, Deruni Devlet Kutsal Halı, s. 137-138.
[8], Ord.Prof. Zeki Velidi Togan, 1981b, s.60-72, 414.
Yorumlar
Yorum Gönder