Seki ve Ermilit, eski ticaret yolunun tam üzerinde eski bir yerleşim ve mezar yerleridir.
Er-milit, Er-Milet, Er-Millet yani “Milet-Oğuz soyundan gelen yiğitler” manasına gelir. Burda Humanidler döneminde büyük savaşlar olmuştur. Milet, Işığını, inanışını Gök Tanrı Lat Ma’dan alan kaynaşmış “millet” olmuş Pelaz halkı demektir. Pelaz /Milet/ Milas uygarlığını var eden halktır. Derebucak’ta aynı isimle anılan bir mevki daha bulunur. Antik kalıntıların bulunduğu Ermilit mevkiinde kerkenes sürüsünün olduğu kaya yazıtı yer almaktadır. Milat denilen “sıfır” tarihi, Anadolu Milet halkını tarihten silmek için Romalı Jül Sezar tarafından verilen cezanın adıdır.
Seki; Şaki, Şeki, Sakki Sak-ki, Sakalar’ın ülkesi manasına gelir. Saka şehrinin önündeki toprak ve taştan oluşan doğal set manasına gelir. Gencek’in girişinde Ermilit tarafındadır. Burda büyük savaşların olduğu rivayet edilir ki, Homanada Savaşı muhtemelen burada olmuştur. Tarlalardan kemik parçaları, ok uçları, mızrak uçları vs. çıktığı bilinmektedir.
Seki, üzerinde 650-700 yıllık ardıç ağaçları bulunan Gencek’in Derebucak yönünde doğal set şeklinde bir platodur. Zaten Seki kelimesinin anlamı, dağ başındaki düzlük, doğal set demektir.
Frigyalılar zamanında ve Başoğuzlu İmparatorluğu zamanında burada çok büyük ve kanlı bir savaş olduğu ve ölen askerlerin bu bölgeye gömüldüğü rivayet edilir. Ermilit tarafındaki eski yerleşimleri harap eden Romalılar burda çok ağır bir yenilgi alırlar ve çok azı geriye dönebilir. Bölge Romalılara karşı son karakoldur. Bölgedeki Türk beyliği yaklaşık 150 yıl burada ve Toros Dağları’nın eteklerinde eşsiz bir direniş sergilemiştir.
Bölgede itaati sağlayamayan Roma, MÖ.39’da Pisidia ve Phrygia bölgelerini MÖ.25’te Roma’nın eyaleti olmayı kabul eden Galatia aristokratı Amyntas’a verdi. Amyntas bölgede bazı toprakları kendine bağlamış olsa da, Toros Dağları’nda büyük bir direnişle karşılaşmıştır. Bölgedeki savaşçı ve direnişçi kavim Homanadalılar / Homanidler’in kurduğu özerk Adada Beyliği, güçlü bir direniş sergilemiştir. Homanidler, Huma / Umay yani Hilal inanışlı, Kençek kökenli Oğuz Kıpçak Türkleri’dirler.
Romalılar adına Galatia Eyaleti’ni yöneten vali Amyntas; Sagalassos, Apollonia ve Pisidia Antiokheiası’nı savaşmadan zapdetmiş, bu şehirlerin çok aşırı yüksek vergi vermeyi kabul etmesiyle Kremna ve Adada’ya yönelmiştir. Ancak bu bölgedeki şehirler savaşa tekrar dahil olunca, Hilal inanışlı Humanidler Roma destekli Galatia ordusunu ablukaya alarak yenmişler ve MÖ.25’te Amyntas’ı da öldürmüşlerdir.
Amyntas’ın Homanidler tarafından öldürülmesi üzerine üzerine, Roma Pisidia bölgesinde ve Asia eyaletinde Antiokhia, Parlais, Kremna, Olbasa, Komama ve Lystra yerleşimlerine koloniler kurmuştur. Antiokhia kolonilerin merkezi olmuştur.[1]
Roma imparatoru Augustus, Karalis Gölü’nün batı kıyılarında Ouramma toplulukları olduğunu görmüş ve onları yanına almak için Sulpicius Quirinus’u (Cyrinus) MÖ.6 yılında Suriye valisi olarak görevlendirerek Homanadlar’la savaşa öyle başlamıştır.
Ramsay, Homanadlar’ın oldukça uzun bir yol katederek Antiokheia’ya kadar ulaştıklarını belirtmiştir. Karakuyu Tepesi’nde bulunan Men Tapınağı’nın mülkleri, Limnai gölünün kuzeyinden Karalis Gölü’nün (Beyşehir Gölü) doğu kıyılarına dek uzanmaktadır.[2]
Homanadlar; Karalis (Beyşehir) Gölü’nün doğu ve kuzey kıyıları gibi düz bir arazide, Roma tarafından desteklen, savaş deneyimi olan ve sayıca çok olan veteranlara karşı meydan savaşına girmek yerine, vur-kaç ve pusu teknikleriyle savaşmayı tercih etmişlerdir. Çünkü meydan savaşı için çok fazla askere ve eğitime ihtiyaç vardır. Dedegül ve Anamas Dağları’ndaki küçük gruplar halinde hareket eden düzensiz birliklerle bölgeye saldırılar düzenlemeyi tercih etmişlerdir. Bölgedeki kolonilere yerleştirilen veteranlar, aslında İtalya’dan zenginlik vaadleriyle getirilen fakir kimselerdir.
Roma, bu yerleşimlerle Asia bölgesindeki kabile yaşamını bitirmeyi amaçlamıştır. Ancak; Karalis (Beyşehir)Gölü, Yalvaç- Beyşehir- Gembos- Suğla hattındaki doğal engelli dağ hattını iyi kullanan Homanadlar, bu hatlardan askeri birliklerin geçişine asla izin vermemiştir. Ancak Karalis (Beyşehir) Gölü’nün batı kıyısındaki kabileler ile Ouramma toplumları arasında iyi ilişkilerin olması Homanadları çok zor durumda bırakmıştır.
Muhtemelen bu bölgedeki Homanidler, savaş taktikleri gereği Gencek, Derebucak, Çamlık ve Beyşehir bölgesine çekilmişlerdir. Çünkü Ramsay, Pisidia ve Isaura bölgelerinin herhangi bir otoriteye tam olarak asla boyun eğmediğini söyler. Ve bu bölgede yıllar süren çetin savaşlar olmuştur ki, en önemlisi Homanada Savaşı’dır.
Yenişarbademli dağ yolunun bu şekilde açılması Roma askerlerinin Karalis (Beyşehir) Gölü’nün güneyine doğru inmelerini sağlamış ve Humanidlerin savunma hatlarında oluşan bu gedik, Roma ordusunun Gemboz Ovası girişi ve Gencek Gökbel ve Gencek Asar Kalesi’ne kadar yaklaşmalarına neden olmuştur. Ancak bu geçitlerden ilerleyemeyen Roma askerlerinin Akçabelen tarafındaki düz ovalık araziden ilerleyerek, Gencek Ermilit mevkiine geldikleri anlaşılmaktadır. Onları geciktirmek ve yönlerini değiştirmek amaçlı ilk karşılayan ve ilk çarpışmalarda ölen bazı Homanadalı askerlerin mezarı Kaygış bölgesindeki Gavur Mezeri mevkiindedir. Gavur / Gav- Ur / Kav-Ur / Ur/ Uz/ Oğuz Mezeri demektir. Gav ağaç kovuğu, kıpçak demektir. Oğuz’un Ağaç Kavuğu demektir ki tam manası Kıpçak Mezeri olur.
Ermilit mevkiine geldiği anlaşılan Roma askerlerinin Seki mevkiinde Homanadlı Kıpçak savaşçılarla karşı karşıya geldiği anlaşılmaktadır. Seki mevkiinde Homanadlı Kıpçaklarla Roma askerleri arasında dönemin en kanlı savaşı olan Seki Homanada Savaşı MÖ.6 yılında gerçekleşmiştir. Gökdepe, Seki, Ermilit, Araplar, Karagasık hilaline sıkışan Roma askerleri ağır bir yenilgi almışlardır. Ancak bu savaş neticesinde Gökdepe, Ermilit ve Araplar bölgesindeki yerleşimler ile Garagasık ve Çömlek Dağı Homanad kaleleri harabeye dönmüştür. Rivayet ve efsanelerde, Gencek Seki mevkiinde büyük bir savaşın olduğu anlatılır. Bölgede halen kemik parçaları ve ok uçları bulunmaktadır.
Ramsay, Homanad Savaşı’nın MÖ12 - MÖ.6 yılları arasında olduğunu kabul etmektedir.[3] Ancak Mitchell Homanad Savaşı’nın MÖ.6 yılları ile MS.4 yılları arasında yapılmış olduğunu savunur.[4]
Bu savaş için Galatia’nın başkenti olan Ancyra (Ankara) kadar önemli olduğu düşünülen Antiokheia, merkez üs olarak seçilmiştir.[5] Antiokheia’da yeterince veteran savaşçı olmasına rağmen, yeni operasyonlar için savaşçı birliklere ihtiyaç duyulmuş ve Lejyonlar, veteranlara ek olarak Antiokheia’ya kaydırılmıştır. V. Gallica lejyonunun veteranlarına ilaveten en uygun birlik olarak Suriye’den VII.Lejyon da bu savaş için bölgeye sevk edilmiştir.[6]
Pisidia’dan Kappadokia’ya kadar olan alandaki direnişi kırmak isteyen ve Antiokheia’dan(Isparta Yalvaç) savaşı başlatan Romalılar, Karalis (Beyşehir) Gölü’nün doğusuna yönelerek Misthia üzerinden Trogitis (Suğla) Gölü çevresine yönelmiş ve Trogitis (Suğla) Vadisi’ni işgal etmişlerdir. Homanadlar ise, bir ordunun manevra yapabileceği kadar geniş olan bu vadide savaşmak yerine dağlık bölgeye çekilmişlerdir. Roma’nın Suriye valisi Cyrinius, MÖ.6 yılında buraya büyük bir ceza seferi yapmış ve bu Trogitis bölgesindeki Homanidler’i etkisiz hale getirmiştir.[7]
Aynı anda devam eden çarpışmalarda 44 müstahkem Homanad kalesi tahrip olmuştur. En önemlisi de kalabalık bir nüfusun yaşadığı Homanada yani bugünkü Gencek bir hayli tahrip olmuştur. Roma’nın Suriye valisi Quirinius, Homanadlar’ın mağaralarına ve dağlık arazilere yaklaşmak yerine onları büyük bir abluka içine alıp, açlıkla teslim olmaya zorlamak istemiştir.
Yıllar süren bu savaşı bir türlü kazanamayan Roma, başka arayışlara girmiş ve bölgeyi yıllarca kuşatma altında tutarak teslim olmalarını sağlamak için uğramıştır. Homanadların etrafını kuşatan Roma, lehine dönen durumu korumak ve bölgede kurduğu kolonilerin daha işlevsel hale gelip ilerleyen zamanlarda istenilen konuma gelebilmeleri için yeni bir proje daha ortaya koymuştur. Bu proje, Roma veteran kolonilerin daha iyi iletişim kurmalarını sağlayacak ve Homanadlar bölgesini çepeçevre sarmalarını sağlayacak bir “Yol Projesi”dir. Bu yol ağı sayesinde problemli bölgelere birlik ve malzeme sevkiyatı gayet hızlı bir şekilde yapılabilecektir. Çünkü Pisidia bölgesinde yer alan şehirlerin haberleşmeleri patika yolların sayesinde yapılmaktaydı.[8]
Bu savaşlar neticesinde yol projesi için zaman kazanmak isteyen Roma’nın barış için çalışmalar bağlattığı ve Roma’ya bağlı kalınması şartıyla Homanidlerin kurduğu Adada Beyliği’nin özerk statüsünü tanıdığı anlaşılmaktadır.
Ermilit ismi, Gencek ile Derebucak arasındaki tarım arazilerinden oluşan bölgenin ve Derebucak’ta bir dağın adıdır. Ermil, kağnı tekerleğinin göbeğine konan dingilin geçtiği küçük demir boru demektir. Muhtemelen bölgede küçük bir han ve etrafında bir yerleşim yeri bulunduğu rivayet edilir. Yerleşim yerlerinin kalıntıları hala mevcuttur. 40 yıl kadar önce defineciler tarafından talan edilen bölgeden tonlarca altın kaçırıldığı, yöre halkı tarafından anlatılmaktadır. Çelçelerin içerisinde mezar kalıntıları ve ören yerleri bulunmaktadır. Bazı taşlarda yavruları ile gezen kerkenes kuşu ve keklik resimleri, ok atan asker resimleri ve haç işaretleri bulunmaktadır. Bir kerkenes kuşu sürüye baş olmuş giderken görülmektedir.
Yozgat Sorgun’da bulunan Kerkenes dağında MÖ.yaşanan bir savaş sonradan efsane olmuştur. O sırada yaşanan güneş tutulması, savaşın bu nedenle durması efsane gibi anlatılır. Demek ki her iki tarafta şaman ve Tek Tanrı kültürüne mensup Türkler idiler. Her iki taraf da kutsal güneş inanışı olan Tek Tanrı kültürüne göre durup dua okumuş ve teneke çalmış olmalıdır.
Öte yandan, Kerkin (Orkun) ile Kenger
(Sümerlilerin tabletlerdeki adları) halkının kor yürekli ataları Kor-us (Karuş,
Kuret, Korat) değişerek günümüze kadar gelmiştir. “Kerkin atası” sıfatı
VI.Büyük Bedri’ye de verilmiş, Kırım’da öldüğü yere “Kerkinitis” adı konmuştur.
Bu bilgiler ışığında kaya üzerindeki kerkenes kuşu sürüsünün Başoğuzlular
dönemine ait olduğu net bir şekilde anlaşılmaktadır.
[1] Arslan 2011;99, Mitchell 1979;409, Ramsay 1917;235, Kurt 2014;30
[4] Mitchell 1995;77
[5] Obinson 1924;436
[6] Mitchell 1976; 307, Ramsay 1917;2230-242, Syme 1933;24
[7] Strabon, XII 569
[8] Mtchell 1995;70
Yorumlar
Yorum Gönder