Bir Aziz Millet

 

Türkler dünyanın en eski ve en büyük milletlerinden biridir. Bilinen ilk medeniyeti olan Sümer Devleti’ni kurmuşlar, dünyanın en eski dilini kullanan ilk medeniyetlerden biri olmuşlardır. Türkler; insanlığın ilk ortaya çıktığı Pasifik Denizi’ndeki Mu kıtasında ortaya çıkan ve 70 bin sene önce Maya namıyla çıkarak Asya’da Uygur, Hindistan’da Naga-Maya, Fırat nehri deltasında Akad, Mezopotamya’da Sümer, Kızıldeniz’in batısında Mayu ve Etiyopi kıtasında Tamil namlarını almış Mu ülkesini evlatlarıdır.[1] 

Töreli ve nizamlı bir kavim olan Türkler, tarih boyunca yeryüzünden kötülüğü kaldırarak adaleti sağlamaya çalışan, bu yüzden hem Tevrat hem de Kur’an’da övülmüş, dünyanın dört bir yanına yayılmış bir millettir. Soyları insanlığın ikinci atası olan Hz.Nuh’un üç oğlundan biri Yafes’in oğlu Türk’e dayanan Türkler, teşkilatlı yapıları ile kıt’alara hükmetmiş, milletleri idare etmiş özel bir millettir. Hem kurdukları devlet yapıları ve teşkilatları ile, hem de oluşturdukları medeniyetler ile tüm dünyaya örnek olmuşlardır. 

Devletlerarası ilişkilerde binlerce yıldır tutarlı bir tavır sergileyen Türk Milleti, en gergin zamanlar da bile “elçilere zeval olmaz” demiş, esirlere zulmetmemiş, af dileyeni affetmiş, yüksek iradeli bir duruş sergilemiş aziz bir milletdir. 

Türkler, kendilerini inandıkları dinin prensipleri ile hayatlarını şekillendiren bir ulusdur. Bu yüzden Türk askeri han için değil, Hak için savaşır. Bu yüzden yatakta ölmeyi zillet, savaşta ölmeyi izzet kabul ederler. Emperyalist gayeler için değil, kurtarıcı olarak ülkeleri fethetmişlerdir. İnsanların hak ve hürriyetlere aziz tutan, kurtarıcı olarak beklenen bir millettir. Türkler, insanlığın huzuru için cihana hükmetmeye talip bir millettir. Türkler, saffet ve sadelikle tanınan, namuslu ve yüce bir millettir. Hiçbir milletin ianacına saygısızlık etmeyen, ancak kendi değerlerine de yürekten bağlı bir kavimdir. 

Türk Milleti; Hz.Muhammed’in (S.A.V) bir kudsi hadiste “Benim Türk adını verdiğim ve şarkta iskan ettiğim bir ordum vardır. Bir kavme gazaplandığım zaman onları o kavmin üzerine salarım” dediği, adaletin keskin kılıcı şanlı bir millettir. 

Türkler’de kötülük damarı bulunmaz. Kötülüğün daima karşısında olurlar. Ahlakları, meziyetleri ve idealleri ile diğer milletlerden üstün olan, övülen bir millettir. İnançlarına ihlasla sahip çıkarlar. Bit’at nedir bilmezler. Bu yüzden Allah halis Türkleri “aziz” kılmıştır. 

Bu aziz millet her işini “kengeş” yani istişare ile yapmış, toplum iradesine önem vermiştir. 

Kengeş Meclisi 

Kengeş meclisi, umumiyetle hükümdarın çağrısı üzerine, hükümdarın bulunmadığı zamanlarda ise kendiliğinden toplanan, atalardan, akil insanlardan oluşan bir danışma kuruludur. Kengeş, toy yada kurultay denilen toplantılarda iç ve dış konuların tartışılmasına ve toplantılara verilen isimdir.[2] 

Türk töresine aykırı hareket eden şahısları yargılamak için, hükümdarın daveti ile toplanmakta ve suçu sabit görülenlerin cezalandırılmasına karar vermektedir. Devlet idaresinde Türk hükümdarının yetkisi sonsuz değildir. Aksine kengeş meclisi tarafından sınırlandırılmaktadır. Yani, Türk devletinde mutlak hükümdarlık yoktur. Kengeş meclisi, bu günkü anlamda yasama, yürütme ve yargı ile ilgili hususlarda hükümdara danışmanlık görevi yapmakta, ancak bazı hallerde yerine getirilmesi mecburi olan kararlar da almaktadır.[3] 

Kengeş Meclisi, ünlü siyaset kitabımız Kutadgu Bilig’de de belirtildiği gibi, “anlayışlı, bilgili, akıllı ve hakim” şahıslardan teşekkül etmekte ve üyeleri arasında “hükümdarın babası, hatunu, veziri, kardeş ve akrabaları, beyleri ve yakınları, aklı erenler vb. bulunmaktadır. [4]

Ayrıca Kaynaklarda “Kengeş Beyi” olarak bilinen bazı isimlere de tesadüf, etmekteyiz. Mesela İmir[5] halkından Kerüncek, Salur halkından Tabak (Budak Burka) ve yine Salur halkından Engeş’in oğlu Ötken ve onun oğlu Kul Sarı ile Arkıl Hoca gibi. 

Kengeş meclisi, herhangi bir sebepten dolayı, hükümdarlık makamının boşalması durumunda naip atamaya ve hükümdar seçmeye yetkilidir. Oğuz devlet adamlarının tayanç, kengeşçi ve tirgek (direk) denilen danışmanları vardı. Eski Türkçe’de kengeşmek, tartışmak, danışmak anlamına gelmekteydi. Bu Oğuz geleneği aksakallılar meclisi, ihtiyarlar heyeti, danışma meclisi gibi değişik adlarla günümüze kadar gelmiştir. 

En üst kengeş heyetine ise; halk arasında üçler, yediler, kırklar diye tabir edilen maneviyat büyüklerinin oluşturduğu bir heyet yön verir. Aşite mührünü taşıyan 16 kişiden oluşmakta olup, bunlara bağlı 40 kişi vardır. “Birler, üçler, beşler, yediler” diye bilinen kişilerin toplamı da 16’dır. Kırk kişilik grup ise abdallardan oluşur ve “kırklar” olarak tabir edilir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız ile bu onaltı kişi temsil edilmiştir. O yıldızlar söylendiği gibi devlet sayısı değildir. Çünkü Türkler’in tarihte kurmuş oldukları devlet sayısı 100’ün üzerindedir. İmparatorluk sayısı da 16’dan çoktur. 

 Esasen sistem manevi alemin sultanlarının yeryüzünde kurduğu bir sistemdir. Sistem düzgün işlediği sürece asla müdahale etmemişler, ne zaman ki sistem sekteye uğradı ortaya çıkmışlardır. Sistemin sekteye uğraması ise sistem içerisinde ehil olmayan kişilere vazif verilmesinden kaynaklanmaktadır. Böyle durumda heyet manen yetiştirdikleri kişilerin olgunlaşacakları ana kadar ortaya çıkmamaktadır. 

Her yıldız bir kişiyi temsil eder. Ana beyin bu 16 kişiden oluşur. Bunların tek gayesi; Türk adil hakimiyeti ve Türk Devleti’nin bekasıdır. Kainat durdukça Türk devletinin var olması yeminli sebepleridir. Bu kişiler zahirde bağımlı, batında ise bağımsızdırlar. Büyük ilim sahibi olan bu yapıya ulaşmak mümkün değildir. 15’i ölse kalan bir kişi yapıyı yenileyebilecek bilgiye sahiptir.[6]

Kengeş Yeri

Kençek Kençek, Ort Asya Türk tarihi boyunca ikinci ordugah şehri, şehzade şehri, ata şehri olmuştur. Türk hakanlarının atalarının, şehzadelerinin, beylerinin yaşadığı bir şehir olduğu için, Kengeş Meclis’leri çoğunlukla bu şehirde toplanmışlardır. Çünkü Türk kültüründe atayı ayağa çağırmak ayıp bir durumdur. Kengeş yerinde (Kençek’te) toplanan Oğuz beyleri, özellikle güz kurultaylarından sonraki toy ve şölenlerinde, kendi mallarını yağmalatıp, halka dağıtılması için büyük bir sofra kurdukları ve bu sofraya “kençliyü” denildiği birçok kaynakta geçmektedir. 

Bu gün bile Kırgızistan’daki Taraz ve Talas yakınındaki eski Kençek şehrine Kengeş denilmektedir. Bu kadim Türk geleneği, Moğollar döneminde bile devam etmiştir. Özbekistan’ın Semerkant şehri şimalinde Taraz Kençek adında bir yer bulunmaktadır. Burada 1269 ilkbaharında Çağatay ve Ögeday oğulları arasında kengeş edilip yurt taksimatı yapılmıştır.[7]

Yusuf Avcu, Gencek Kençek

Kaynaklar

[1] Cononel James Churcward, 4 Kıta; Mayatepek 1936 Raporu

[2] Ali Rıza Gönüllü, Eski Türklerde Kengeş Meclisi, Cilt:XXXIV, Sayı 396, s.239

[3] Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan, a.g.e., s. 19, 65; Ebül Gazi Bahadır Han a.g.e., s. 25-26; Kaşgarlı Mahmud, a.g.e., c. 3, s. 393

[4] Yusuf Has Hacip, a.g.e., s.240, s.283,“Ukuşluğ biliğlig bu öglüg bügü/Kingeşke tusulur angar ne tigü”

[5] İmir, aydınlık ile karanlığın birbirine karışması ve sis manasına gelen Kençekçe bir kelimedir. Gencek’te “İmir Harmanı” diye bilinen bir yer vardır.

[6] Oktan Keleş, Deruni Devlet Kutsal Halı, s.137-138

[7] Z.V.Togan, 1981b:60 – 72-414

Yorumlar