Sırlarla doludur kâinat. İnsan da öyle. Mükemmel bir sanat eseridir hem kâinat hem de insan. Ve bir sanatkârı vardır. İlahi sanatın farklı desenleriyle süslenmiş manzaralarla dolu kâinat. Yalnızca sanatkârların değil, sıradan insanların bile sürekli ilgisini çekmiş. Asıl ilhamını kâinatta var olan ilahi sanattan alan sanatçılar, ilahi sanatla hep iç içe olmuşlar. O yüzden, ilahi bir dil olan kâinatın dilinden sanat adamları iyi anlar. Kâinatta gördükleri ve hayran kaldıkları kusursuz güzellik ve estetiği, onların sürekliliğini ve ilahi sanat değeri taşıyan varlıklarda kavradıkları hikmet pırıltılarını eserlerine konu ederek, bu güzellikleri başkalarına da anlatmaya çalışırlar.
Sanat seçkin bir dildir. Onunla
insan, kâinattaki tüm varlıklarla konuşur, derin manaları anlar, hikmetleri
kavrar. Ve kâinatı tanıyarak algıladığı söylemleri edebiyat, şiir, şarkı,
türkü, resim gibi daha birçok değişik sanat dalında ana tema yapar, konularında
işler. Sanatçı için renkler bir dildir, çiçekler bir dildir, güneş bir dildir.
Ağaç, ot, ateş, su, rüzgâr hep bir dil olur sanatçının gönlüne hitap eden. Bu
dillerden en iyi anlayan sanatçılardır. Bülbül ile gülün arasındaki duygu seli
kadar canlıdır, şair ile gülün arasındaki hisler. Fakat şair anlar ki; bir yüce
Zat vardır gülü açtıran, bülbülü öttüren, şairi söyleten…
Demek sanatın mükemmelliğinde, yani
yaratılan her şeyde Yaratanın mükemmelliği görülür. Ve görmeyi de veren yüce
yaratıcı, hem bizzat görür hem de verdiğini göreni görür. Mutlak iradesi, cemal
ve kemalinin tecellisi ile mahlûkatı yaratan Zat-ı Zülcelal, böyle bir imtihan
dilemiş ve bu imtihana insan ve cinleri seçmiştir. Her şeyi kusursuz yaratan
Allah, imtihan şartlarını ve imtihan yerini de son derece kusursuz ve mükemmel
bir şekilde yaratmıştır. Kâinattaki ve kendindeki güzellikler ve mükemmel denge
ile irkilen, nesnelere ve olaylara daha derinlemesine bakan, daha derin
tefekkürlere dalan insan anlar ki; gördüğümüz tüm güzellikler, ilahi sanatın
bizim bakış açımıza göre ifade ettiği değerlerdir.
Herhangi bir güzellik ve mükemmellik
sahibi olan birisi, elbette kendisindeki güzelliği ve güzel sıfatlarını göstermek
ister. O güzellikleri muhteşem bir sanat eseri olarak yaratan Allah; sanatını
sergilemek için seyir mekânları, sergi salonları hazırlamış. Bununla sanatının
mükemmelliğini, zenginliğinin ihtişamını, kendi büyüklüğünü, sonsuz kudret ve
ilmini insanlara göstermek istemekte, yani kendisini yarattığı kullarına
tanıtmak istemektedir.
Bir güzellik ve mükemmellik sahibi
olan her insan, bu özelliğini yansıtma
isteği duyar. İlahi sanattan aldığı dersler ve ilhamlar ile sanat eserleri
ortaya koyar. Sonra bu eserleri, bazı sergi salonlarında izlenmek üzere
seyircilere sunar. Mesela bir ressamın manevi bir değer olan resim yapma
kabiliyeti, maddi bir aynaya yansımalı ki başkalarına gösterilebilsin. Ona göre
yapılan resimler, manevi olan resim yeteneğinin maddeye yansımasıdır. Bu
sanatın ve sanatçının olmazsa olmazıdır. Çünkü hem kendi sanatını bizzat
kendisi izlemiş olur, hem de seyirciler ve başkalarının bakışı ile sanatını
görmüş olur.
“Allah yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır” (Nuh Suresi 19) ayeti bize gösteriyor ki, yalan dünya diye
tabir edilen ve muhteşem bir sanatla dizayn edilen dünyamız, gerçek varlıkların
numuneleri için bir sergi salonu hükmündedir. Allah’ın kemal ve cemalinin, yani
güzelliklerinin ve güzel sıfatlarının izlenebilmesi amacıyla, numune ve
gölgelerin yansıdığı bir aynadır dünya…
Gerçek hazinelerinin numuneleri için
bu dünyayı binbir çeşit sanatla halk eden Allah, elbette hakiki hazinelerini,
hünerlerini, gerçek sanat eserlerini, kendi huzurunda daha muhteşem bir tarzda
gösterecektir. Cennet gibi öyle sergi salonları açacak ki, akılları hayrette
bırakacak. Ve bu şekilde hem kendisini sevdirecek, hem takdirleri toplayacak,
hem de kendini tanıtmak ve cemalini göstermek için bu kâinatı antika sanatlarla
süslendirecek…
Yusuf Avcu, İnsan Bir Sanattır 1
Yorumlar
Yorum Gönder